ORMAN İŞGALİ SUÇU

ORMAN ALANLARININ İŞGALİ ORMANDAN FAYDALANMA VE ORMAN İÇİNDE YERLEŞİLMESİ SUÇU

 

 

Orman Alanlarının İşgali Ormandan Faydalanma Ve Orman İçinde Yerleşilmesi Suçu Afyonkarahisar’da sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Çoğunlukla yanlış kadastrolama işlemleri dolayısıyla insanlar mağdur edilmekte ve suçlu konumuna düşmektedir.

Öncelikle kanundaki düzenleme incelenip daha sonra karşılaştığımız davadav örnekler sunulacaktır.

6831 SAYILI ORMAN KANUNU’NDAKİ DÜZENLEME

 

Orman Alanlarının İşgali Ormandan Faydalanma Ve Orman İçinde Yerleşilmesi Suçu 6831 sayılı Orman Kanununda düzenlenmiş olup düzenleme aşağıdaki gibidir:

 

MADDE 93- Bu Kanunun 17 nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.

İşgal ve faydalanma suçunun yeniden tarla açmak suretiyle veya yanmış orman sahalarında ya da kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Bu maddede tanımlanan suçların konusunu oluşturan, işlenmesinde kullanılan ve işlenmesiyle elde edilen eşya veya mahsul Türk Ceza Kanununun müsadereye ilişkin hükümlerine göre müsadere edilir. Müsadere olunan mahsuller satılarak bedeli Orman Genel Müdürlüğünce irad kaydolunur. Müsadere olunan tesisler ise Orman Genel Müdürlüğünce aynen muhafaza edilebileceği gibi ihtiyaç görüldüğü takdirde ormancılık veya diğer kamu hizmetlerinde kullanılabilir. Aksi takdirde ilgili orman idaresince, yıkılmak suretiyle karar infaz olunur. İdarenin bu husustaki talebi halinde genel zabıta kuvvetleri idareye yardım etmekle mükelleftir.

17 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki yerleri amaç dışı kullananlar ve amaç dışı kullanılmasına izin verenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

MADDE 17- Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.

Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollariyle elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü  yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan Orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir.03.07.2004 tarih  25551 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 17.06.2004 tarih ve 5192 sayılı Orman Kanununu değişikliği ile değiştirilmiş şekli:

03.07.2004 tarih  25551 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 17.06.2004 tarih ve 5192 sayılı Orman Kanununu değişikliği ile değiştirilmiş üçüncü ve dördüncü fıkralar:

Savunma, ulaşım, enerji, haberleşme , su, atık su, petrol, doğalgaz,altyapı ve katı atık bertaraf tesislerinin ; sanatoryum, baraj, gölet ve mezarlıkların; Devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde, gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Devletçe yapılan ve/veya işletilenlerden bedel alınmaz. Bu izin süresi kırk dokuz yılı geçemez. Bu alanlarda Devletçe yaptırılanların dışındaki her türlü bina ve tesisler iznin sona ermesi halinde eksiksiz ve bedelsiz olarak Orman Genel Müdürlüğünün tasarrufuna geçer. Söz konusu tesisler Orman Genel Müdürlüğü veya Çevre Orman Bakanlığı ihtiyacında kullanılabilir veya kiraya verilmek suretiyle değerlendirilebilir. İzin amaç ve şartlarına uygun olarak faaliyet gösteren hak sahiplerinin izin süreleri, yer, bina ve tesislerin rayiç değeri üzerinden belirlenecek yıllık bedelle doksan dokuz yıla kadar uzatılabilir. Bu durumda devir işlemleri uzatma süresi sonunda yapılır. Verilen izinler amaç dışında kullanılamaz.    

Yukarıdaki fıkrada belirtilen bina ve tesislerin hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya hususi ormanlarda yapılmak istenmesi halinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Bu takdirde kullanım bedeli, süresi, yapılan bina ve tesislerin devri gibi hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca tespit edilir.

MÜVEKKİLİMİZİN DAVASI ÜZERİNDEN SOMUT İNCELEME

Bu tür davalarda keşif yapılması, bilirkişiye başvurulması ve tanık dinletilmesi gerekir ve bunlar mutlak surette önem arz eder. somut davamızda bilirkişiler tarafından sunulan  raporlardan,

 

-O… K…'ın hazırladığı raporun 6. Maddesinin 2. Paragrafında ''Davalı sahada orman emvali kesimi yapılmamıştır. Bu nedenle de orman emvali tazminat hesabı yapılmayacaktır. Eski açma sahası (yaklaşık 25-30yıl önce) olması nedeniyle ağaçlandırma giderleri de hesap edilmeyecektir.'' ve

-H… K…'ın hazırladığı raporun sonuç kısmında ''Söz konusu toplam ….m2 yüz ölçümlü alanın bahçe ve tarla olarak kullanıldığı ..........., mera ve harman yeri gibi  kullanılan yerlerden olmadığı uzun yıllardır (10-15 yıl ve daha fazlası) bahçe ve tarla olarak kullanıldığı tespit  edilmiştir. Etrafındaki orman arazisi ile sınırları net olarak ayrılmış taşınmazın toprak yapısı orman toprağı yapısında olmayıp, etrafındaki tarım arazisi vasfındaki taşınmazların toprak yapısına benzemiştir.''

 

şeklinde yapılan tespitlerden de anlaşıldığı gibi  müvekkilimiz davaya konu orman toprağı sayılan alanda tarla açmak eyleminde bulunmamıştır. Söz konusu alanda orman emvali kesimi yapılmamış olup  raporlarda da belirlendiği gibi alan  uzun  yıllar öncesinden eski açma sahasıdır.

Somut davamızın konusu taşınmazda bulunan ağaç ve benzeri bitkilerin  bilirkişilerin hazırladığı raporlarda 10-25 yaş arasında tespit edilmiştir. Keşif sırasında  da tespit edildiği gibi müvekkilimizin taşınmazların etrafında taşınmazı  çevreleyecek şekilde DSİ tarafından yapılan  sulama kanalı mevcuttur. Sulama kanalı tarım arazilerinin kullanımı için yapılır.  dava konusu sahanın etrafına devlet erkiyle yapılan sulama kanalı söz konusu alanın tarım alanı olduğunun zımnen kabulü anlamına gelir. devletin bu alanda tarım yapılmasına rıza gösterdiğinin tespiti niteliğindedir.

Davamızın devamında yapılan keşifte dinlenen tanıklarımızın beyanlarında;

-Tanık  A… B… ''bu taşınmaz sanığa dedesinden kaldı o zamanlarda orman yoktu. Sanık babasından aldığı şekilde kullandı.''

 

-Tanık   O… A… "ben sanığın ahıl ve ev yaptığı yerin yakınında ahılı 1980 yılından beri kullanıyorum. Sanığı da oradan tanıyorum. Bu taşınmaz sanığın dedesi tarafından o zamanlarda tarla olarak kullanılıyordu.  O tarihte burada orman yoktu."

-Tanık A…. E…. " sanığın kullanmış olduğu taşınmazın yakınında tarlalarım vardı çocukken gidip geldiğim için sanığın kullanmış olduğu yerleri biliyorum bu yerler sanığa dedesinden kalmıştır. Dedesi burayı tarla olarak kullandı.......... Sanığın dedesi zamanında burada orman yoktu  ev yapıldığı zamanda da orman bulunmuyordu." Gibi ifadelere rastlanmaktadır.

Tanıkların beyanlarında da belirttikleri gibi taşınmaz müvekkilimizin dedesinden babasına, babasından kendisine kalmıştır. Yine tanıkların beyanlarında görüldüğü gibi taşınmaz müvekkilimiz kullanımına geçtiğinde zaten atadan beri tarla olarak kullanılmaktadır. Müvekkil uzun yıllar öncesinde de tarla olarak kullanılan taşınmazı nasıl aldıysa aynı şekilde  kullanmaya devam etmiştir.

Yine tanıkların beyanlarında da  görüldüğü gibi 1993 yılında B… köyünde yapılan yanlış kadastro çalışmaları sonucu hak kayıpları ortaya çıkmıştır. Bu yanlış ölçümler  sonucu A şahsının taşınmazı B şahsı üzerine , B şahsının taşınmazı C şahsının üzerine kaydedilmiş insanlar mağdur edilmiştir. Tanık   O… A…  köy merkezindeki evlerin bile hazineye yazılarak  birçok kişinin mağdur olduğunu beyan etmiştir. Yine aynı şekilde tanık  A… E….'ın beyanlarında da benzer açıklamalar görülmekteydi.

Müvekkilimize B… Kaymakamlığı  İlçe  Müdürlüğü tarafından ,

……..numaralı ihbarnameler ile  dava konusu sahanın kullanımından dolayı ecri misil ödemesi ihtarında  bulunulmuştur.  müvekkilimiz ihtarı yapılan ecri misilleri idareye ödemiştir. bu ihtarlardan anlaşılması gereken idare dava konusu sahanın tarım alanı olarak kullanılmasına izin vermiş ve bunun bedelini tahsil etmiştir. bu durumda müvekkilimize atılı suçun oluşumundan bahsetmek mümkün değildir çünkü idare açıkça sahanın tarım alanı olarak kullanılmasına izin vermiştir.

Daha sonra aynı alanın orman sahası içinde olduğu söylenerek müvekkilimize dava açılmıştır.  İdarenin  ecri misil talep ettiği  alanın orman sahası içinde yer aldığını müvekkilimizden bilmesi beklenemez. Müvekkilimiz hiç bir kastı olmadan yukarıda gösterilen tanık beyanlarında da ifade edildiği gibi yıllardır tarla olarak kullanılan alanı orman sahası olduğunu bilmeden ve orman alanında işgal, faydalanma, yerleşme amacı olmadan   kullanmaya devam etmiştir.

Afyonkarahisar’da karşılaştığımız sorunların çoğunluğu da bu şekilde gerçekleşmektedir. Yanlış hudutlandırma sonucunda insanlar kastı olmadan orman alanlarını kullanmışlardır. Bir çoğuna atadan miras kalan bu orman sahalarının suç isnad edilen kişi tarafından bilinmesi de elbette beklenemeyecektir. Bu durum sıkça karşılaşılan bir sorun olup elbette aslında mağdur olan kişilerin taraflarına açılan ceza davaların etkili bir şekilde savunması yapılması gerekmektedir. Bu tür davalarda tanıkların beyanları önemli derecede rol oynamaktadır. İdarenin yapmış olduğu yanlış kadastrolama işlemleri de kesin delil niteliğinde olacak ve suç isnad edilen kişinin kastının olmadığına ispat oluşturacaktır.

Ceza hukukumuzda kast kural taksir ise istisnadır. Suçun taksirle işlenebilmesi için kanunda açıkça gösterilmesi gerekir.  Söz konusu suç kasten işlenebilen bir suçtur ve taksirli hali düzenlenmemiştir. Bu durumda kişinin kastı yoksa kişiye ceza verilemeyecektir.Yargıtay karalarında da görüleceği üzere iddianame konusu suçun oluşumu için kast unsurunun gerçekleşmesi bir cezalandırılabilme şartıdır.

Konuya ilişkin Yargıtay kararları:

T.C YARGITAY

3.Ceza Dairesi

Esas: 2010/ 4432

Karar: 2011 / 7689

Karar Tarihi: 02.06.2011

Dava: Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile 1964 yılında yapılıp kesinleşen tahdit sınırları içinde kalan, 1977 yılında 1744 sayılı Kanun uyarınca yapılan 2. madde uygulamaları sonucunda 1986'da kesinleşen 8 nolu komisyon çalışması sonrasında da ORMAN OLAN KISIMDA BULUNDUĞU BELİRLENEN SUÇ YERİNDE SANIĞIN İNŞAAT YAPMASINDA, YERİN AYNI ZAMANDA YENİLEME ÇALIŞMASI SIRASINDA 2002 YILINDA O... BELEDİYESİ TÜZEL KİŞİLİĞİNE TESCİL EDİLEN 5624 ADA 2 NOLU KADASTRO PARSELİNDE DE KALDIĞININ ANLAŞILMASI VE MAHKEMENİN DE KABULÜ GİBİ EMLAK VERGİLERİ ÖDENİP BELEDİYE TARAFINDAN DA TAMİRAT İZNİ VERİLMESİ KARŞISINDA SUÇ KASTININ BULUNMADIĞININ KABULÜ İLE BERAAT HÜKMÜ KURULMASINDA YASAYA AYKIRI BİR YÖN GÖRÜLMEDİĞİNDEN TEBLİĞNAMEDEKİ BOZMA DÜŞÜNCESİNE İŞTİRAK EDİLMEMİŞTİR.


T.C YARGITAY

3.Ceza Dairesi

Esas: 1999/ 11530

Karar: 1999 / 13477

Karar Tarihi: 01.12.1999

 

7/06/1998 tarihli suç saptama tutanağında sanığın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içerisinde kalan 600 m2 lik sahanın etrafını beton duvar ve tel kafesle çevirerek içerisine ev yapıp ağaç dikmek suretiyle işgal ettiğinin yazılı bulunmasına karşılık sanığın aşamalardaki savunmasında suç konusu yeri, orman sınırını belirleyen beton kazıklar ve dikenli telle çevrili alanın dışında kaldığı için 1989 yılında satın alıp 3 yıl sonra ev yaptığını suç işleme kastı olmadığını ileri sürmesine ve mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda 1986 yılında yapılan 2/B maddesi uygulamasından sonra idarece ormanın korunması için beton kazıklar içerisinden dikenli tel geçirilmek suretiyle yapılan halen yerinde mevcut bulunan orman sınırının zemine yanlış aktarılmasıyla dava konusu yerin orman sınırları dışında bırakıldığı, ancak 1998 yılında Orman ve Tapu Kadastro komisyonlarının mutabakata vararak tespit ettikleri haritalarda bu sahanın orman tahdidi içinde kaldığının meydana çıkması üzerine sanık hakkında zabıt düzenlendiğinin belirtilmesine göre ORMAN İDARESİ TARAFINDAN YANLIŞ YAPILAN HUDUTLANDIRMA İŞLEMİNİN SANIĞIN ALEYHİNE HUKUKİ SONUÇ DOĞURAMAYACAĞI CİHETLE SUÇ İŞLEME KASTI İLE HAREKET ETTİĞİ BELİRLENEMEYEN SANIĞIN SÜBUT BULMAYAN İŞGAL VE FAYDALANMA EYLEMİNDEN DOLAYI BERAATİ YERİNE YAZILI ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMASI,

Bozmayı gerektirmiş....


T.C YARGITAY

Ceza Genel Kurulu

Esas: 1992/ 3-352

Karar: 1993 / 12

Karar Tarihi: 01.02.1993

 

Sanık, niza konusu taşınmazı 26.2.1988 tarihli tapu kaydı ile satın almış ve tasarruf etmeye başlamıştır. Bu yerin orman olduğuna dair, tapu kaydında bir açıklama mevcut değildir. Tapu kaydının aleniyeti ilkesine dayanılarak, iyi niyetle satın alınan taşınmaz, önceki malikler gibi sanık tarafından da kullanılmıştır. Sanığın; bu yeri orman olduğunu bilerek kullandığına dair savunmasının aksini gösterir delil bulunmamaktadır. Suç konusu yerin orman sayılan yerlerden olduğu, sanığın tasarrufundan sonra açılan davada yapılan keşifle anlaşılmıştır. Bu nedenle, suç işleme kastı bulunmayan sanığın, manevi unsuru oluşmayan suçtan beraatine karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün istem gibi BOZULMASINA oybirliği ile karar verildi.

 

Yukarıda arz ve izah edilen tüm bu hususlardan anlaşılacağı üzere  suçun cezalandırılabilmesi için kast aranmaktadır. Kast unsurunun bilme ve isteme şartlarının gerçekleşmediği somut davamızda  açıkça ortadadır.

 

Her dava kendi içerisinde değerlendirilmelidir ve bir avukat aracılığıyla takip edilmesi önemlidir. Afyon avukat,afyon hukuk bürosu, afyon hukuk burosu,avukat cem tunç,…..

 

Avukat Cem TUNÇ